24 Haziran 2009 Çarşamba

suç ve ceza

kuantum, mevlana, nietzsche, enerji çakraları, crononberg'in scanner filmi, bilinç transferi gibi konular hakkında uzunca bir süre konuştuktan, J ile M'nin aynı kütük üstünde inatlaşan iki keçiyi oynadıkları anlamsız, sonuçsuz tartışmadan ve M'nin bilinçaltındaki keçiliği masaya yatırıp nedenlerini kendi itiraflarıyla çözümledikten bir süre sonra...
pazartesi 22.38. sonsuz insanın ve sonsuz sineğin aktığı bir sokağın, bir gecenin ortasına kurulmuş kare, tahta bir masanın etrafında...
D: Madem ki masanın etrafında üç akıllı adam oturuyor. onların çözebileceği gerçek bir sorundan bahsedelim (masanın üstüne uçları kızarmış, nasırlaşmış, etleri diş darbeleriyle parçalanmış, pıhtılaşmış parmaklarını birbirinden ayırarak yerleştirdi. kelepçelenmeye hazır durumda bıraktı)
D: 14 yaşından beri kemiriyorum. yıllardır nedenini araştırıyorum.
J: Sen bunları yediğin için mi hep kırmızı
D: Evet
D: Kendi kendime bir çok psikanaliz yaparak bunun kökeninde neyin yattığını anlamaya çalıştım. çocuklukta gördüğüm baba şiddetinden ötürü korku, az anne sütü emmem nedeniyle açlık, tuz eksiği, D vitamini eksiği ve daha bir çokları... Bir ton senaryo kurdum. acı biber sürmek, çevremdekileri beni uyarmaları konusunda görevlendirmek gibi ilk anda akla gelebilecek bir çok tedaviyi denedim. Yaratıcı tedavi yöntemleri de buldum. Hatta bazılarında başarılı oldum. Mesela adına ''yahudi cezası'' dediğim bir yöntemle koparılan et başına 1 lirayı kumbaraya atmaya başladım. birinci gün 38 liram oldu. ikinci gün 12, üçüncü gün 3 lira ama haftalar geçse de daha aşağı inmedi. bu durum tüm varoluş gücümü aşmış, maddi cezalarla durdurulamayacak bir hal almıştı.
hayatta hiçbir konuda bu kadar ısrarcı olmadığım için buna gerçeküstü anlamlar yüklemeye de başladım. nedenleri bilincim içinde bulamıyorsam bunun bilinçaltında büyükçe bir yeri işgal ettiğini tahmin ediyordum. hayatımla ilgili saptadığım tüm sorunları masaya sürmeme karşın hiçbirinin gereken yanıtı verememesi beni ilginç senaryolara yöneltti.
Bu ellerle ya önceki yaşamlarımda ya sonrakilerde bir suç işlenmişti ya da işlenecekti. büyük affedilemeyecek büyük bir suç. içimde bunun farkında olan bir şeyler ısrarla ceza vermek istiyordu.
J: çocukken tacize uğradın mı ?
D: (bulutsuz bir gecede çakan şimşek başından girmiş, lastik tabanlı ayakkabılarından toprağa karışmıştı. tanrı o anın fotoğrafını çekmek için bir kuluna en acımasız soruyu sordurtmuştu) hayır.
J: emin misin ? çünkü genelde böyle durumlar...
D: uğrasam hatırlardım heralde...
(parmaklarını masadan teker teker toplayıp elleriyle sandalyesini kavradı, öne çekerek geriye doğru ağırca yaslandı, o sırada masaya eğilmiş başından istemsiz mırıldanmalar duyulmaya başladı)
D: evet, hem de tecavüz
hem de her gün
her gün onlarca kişi beynimi düzüyor benim
kulak deliklerimden, burun deliklerimden ve ağzımdan ve gözlerimden, nerede boşluk gördülerse oradan düzüyor. saçlarımı koparıp yüzümü çimdikliyorlar. hırıltılı nefesleri anlamsız sesleriyle ve boş sözleriyle s..yorlar kafamı. işleri bitip fermuarlarını çektiklerinde, üzerinde döllerin süzüldüğü kızarmış beynim kalıyor geride. tecavüze uğramış bir beyinden sağlıklı bir düşünce beklenebilir mi ? neden bir şey yapmıyorum. birini ellerimle boğmakla hepsini öldürmüş olacaksam inan bunu yapmaya hazırım. ama öldürdükçe çoğalan bir varlık olduğunu biliyorum onların.
ama yine de bir gün evet bir gün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler