20 Haziran 2009 Cumartesi

bulanık dünyada balık avlamak

mühim 3 hadise
o dönemde saptanmaya değer görülebilecek en mühim üç hadise, kalbimdeki sıkıntı, beynimdeki uğultu ve ikisinin bir sonucu veya nedensiz olarak niteleyebileceğim süreksiz yaratma hevesimdi.
okuduğum veya okuyamadığım sayfaların arasına sürdüğüm gözlerim,
kağıt tarlalarındaki nöbet kulübelerinin arasında,
şafağını doldurmaya çabalayan bir asker gibi dolanıp duruyordu.
sahipsiz ve özgürdü aslında.
beyin, çoktan dağılmış ordusunda sadece adı yaşayan bir komutan gibiydi. askerler nöbet tutuyor, komutan top mermileriyle bezenmiş karargahında savaşı bitirecek bir neden arıyordu. saptanmaya değer görülebilecek üç hadise için bir neden.
imamın görüşleri
şüphenin askerlerince sürülüp harabe tapınaklardan birinde inzivaya çekilen ünlü bir imama göre savaşın tek nedeni neden aramaktı.
artık neden aramayı bırakıp inanmalıydı insan.
inanmak isteyen için çok seçenek var diyordu, üstelik kolayca, eve teslim.
işte böyle. düz pütürlü, renkli renksiz, büyük küçük, kalın ince kağıt tarlalarının üzerinde, güneşin nedensizce doğup öylece batışını izliyordu gözler.
hakikat yumağı
o sıralar modern bilimlerden bahseden ansiklopedik bir kitabın, dikkat başlığı altındaki kelimelerinde akıp giderken aslında çok ilginç sayılamayacak bir cümleye rastladım:''herhangi bir anda beynin etkinliği tamamen bilinçli, bulanık ya da bilinçsiz olabilir''
gözün sayfadan sıyırıp beynin kıvrımlarına gönderdiği 'bilinçli', 'bulanık' ve 'bilinçsiz' kelimeleri yuvarlandıkça bir hakikat yumağı oluşturuyor gibiydi.
günün 24 saatini bir tasnife tabi tutmak gerekirse bilinçli yaptığım tüm faaliyetlerin iş, günlük faaliyetler, bilinçsiz yaptıklarımın ise otomatikleşmiş bazı davranışlar ve rüyalar olduğunu gördüm.
bunları çıkardığımda karşımda koskoca bulanık bir deniz duruyordu. öyle ya zorunlu kalmadığım sürece gün boyu bu bulanık suyun içindeydim. çoğu zaman beynimin neyi, niye düşündüğünü bilmiyordum. bunun uğultuyla mutlaka bir ilintisi olmalı. ya gereklilikler, ya zorunluluklar, ya tutkular, ya sıkıntılar, ya umutlar döndürüyordu çarkını bulanık dünyamın.
bilincimin evine yaptığı ani baskınlarında yatağında gördüğü absürd olarak nitelediği hikayelerdi. ben de bulanık suda balık avlamaya karar verdim. küçük bir kalem ve not defterinden yaptığım oltamı yanımdan hiç ayırmayarak beynimi iş üstünde yakalamayı iş edindim. böylelikle bulanık suda avladığım birbirinden garip yaratıkları diğer insanlara da gösterebilecektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler