Gelişin
Düğün bayram.
Çorak topraklara yağmurun serpilişi.
Kuş sesleri, börtü böcek
Köylü bir şairin samimi dizeleri gibi...
Bana yeni şarkılar getirmeyi
Unutmayasın
Dallara bahar indi
Şen değilse de gönlümüz
Umudumuz olsun..
Şarkılar..
Ne olurdu ki biz hep bir ağızdan
Sussak...
Bütün kış bunu düşündük
Çare etmedi.
Günler ısındı
Çimenler ıslak
Üşüyen ayaklarımızı
Soğuk kumlara göme göme
Kumsallara adımızı yazıyoruz.
Varsın silsin dalgalar.
Gücenmiyoruz.
Ömür bitmesin istiyoruz bir yandan
Harcadığımız günlerin acısına şarap basarak
Sessizliği dinliyoruz
Güya..
Bal gibi biliyoruz
Yenilginin sesi bu...
Büyüdükçe, yaban oluyoruz.
Bu gazeteler hep yalan yazıyor
Paranın pulun bitmesi değil
Ters yüz getiren dünyayı
Telafisi yok geçen yüzyılın
Anca koyuyor acısı..
Kelimelerin gururu kırık
Ses..
Bundan bitti
Zamanın ruhuna karşı
Yürümeyi tercih ediyorum
Sakin adımlarla
Eskimemiş ruhların tınılarıyla
Şu tepeyi geçiyorum
Ötekini de
Nefes nefese
Eski bir uygarlıktan kalma bir antik kenti,
Papatyalar basmış
Hala papatyalara basmadan yürümeye çalışanlardanım
Hoşnutum.
Binlerce yıl öncesinde yürüyorum
O zamanın dualarını düşünüyorum
Kabul olmuş mudur?
Belki bir bin yıl daha var
Bizim buraları papatya basmasına
Küçülüp bir nokta gibi kalıyorum ya
O zaman anlıyorum,
Benim değil,
Dünyanın sorunu...
Silverland
Nisan’09
İyi şiir yazan bir kadına rastlamak güneş tutulması kadar ender bana. bu gidişle sen, güneşimizle aramıza girmekten vazgeçmeyecek kendi gümüş ışığını yayacaksın kente.
YanıtlaSil