8 Ağustos 2009 Cumartesi

boktan bir sonsuzluk

varlığı ya da yokluğu konusunda kimsenin ısrarcı olmadığı bir cesedi örtüyordu tuvalet kağıdı.
hep birlikte oluş içinde yüzüyorlardı. tepelerindeki bozuk sifon, zamanı hatırlatma telaşıyla damlalar salıyordu üstlerine.
gökgürültüsüyle başladı cenaze töreni. ceset önce morga sonra kimsesizler mezarlığına gitti. dünya bir pislikten daha kurtulmuştu. kağıdın buruştuğu, katlanıp ıslandığı gölgeli bedeninde bir hikaye aradı gözlerim. sanki büyük ruh benim için not bırakmıştı bir yerlere.
öl, gel, ol, git...
yok. daha ölmemiştim. kafamı bu konuda karıştırabilecek bir istencim olsa da bu en fazla ara vermekle ilgili olabilirdi. mevcut şartlarda olanaksız gibi gözüken yaşama ara verme istenci.
süreli ölüm..
sürekli yaşam yoruyor insanı, ardardalık ağır geliyor beyne ve bedene. aynı günün ve gecenin durmadan tekrarlanması mayasıyla yoğrulmuş sanki tüm olan. her şey sonsuzca tekrarlanmak zorunda. işte bu yıkıyor beni.
aynı derede tekrar yıkanılmaz demişti heraklit. kaçırdığı bir nokta vardı bence, su değişse de yıkanma eylemi ve yıkanan hep aynıydı.
herkes ayağa kalksın şimdi bugünün duasını okuyacağız. tekrarlayın.
büyük ruh,
küçük insana
sonsuz tekrarlara
dayanma gücü versin
amin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler