8 Ağustos 2009 Cumartesi

Boktan bir yalnızlık

Boktan bir yalnızlık benimki, sözcüklere sığınıyorum kimse görmüyor. Kimse görmüyor. Kimse görmüyor. Görse de oralı değil sanki. Zırvalar Kitabı’nın önsözünü yazdım. İçindeki zırvaları seçmeye geldi sıra. Ölümsüzlük iksirinin formülünü yazıyorum. Diğerleri gibi, ben de yazmak denen esrarlı gerçeğin sırrına eriyorum yavaş yavaş. Ellerim titriyor, gözlerim kararıyor harflerden, kelimelerden, paragraflardan, dizelerden uzak kalınca. Buluşuyoruz sonunda.
Kadınla erkeğin eşitliği üzerinde sağ beynimle sol beynim tartışıyor kendi arasında. Sonuç: Kadınla erkek eşittir. Onları eşit kılan sadece ve sadece bir ayrıntıdır. Aksini iddia edenlere açıklanmak üzere ayrıntı bende kayıtlı. Yazıda doğru yer değil belki ama içimde bağırarak gerçekliğini anlatma isteği uyandıran bu önerme yerini bulmuş olmalı en sonunda.

Boktan bir yalnızlık benimki, birbirinin tekrarı öğleden sonralardan birinin akşam üzerine yol alan saatlerinin hüznüdür belki de algıladığım. Birbirinin tekrarı öğleden sonralardan birinin akşama kanat açmış zaman yelkenlisinde yolalıyor camdan yapılmış sabahlarım. Boktan bir yalnızlık benimki, aynı akşama çıkıyor bütün sabahlar. Dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür, repliği düşüyor aklıma. Alain Corneau’nun Dünyanın Bütün Sabahları’ndan.
Dorian Gray’in sonuna hayran oluyorum. Tam benim bitirmek istediğim gibi. Kendi gençliğine hapsolan Dorian Gray. “Cennet de cehennem de içimizde” diyor kitabın bir yerinde Gray.

Boktan bir yalnızlık benimki, en derin yeri(*) iki sözcüğün birbirine olan uzaklığı kadar. Ne kadar uzak olabilir ki sözcükler birbirine? Aklımız mı koyar uzaklığı, yoksa sözcükler mi belirler birbirine olan mesafeyi? Kim belirler bir diğer nesneye olan uzaklığını? Sorular kaplıyor kafamın içini ardı ardına, sorular. Cevaplarını bul diyor bana. Cevaplarını bul. Sonucu yalnızlık olsa da.

(*) Gümüş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler