5 Kasım 2011 Cumartesi

Çiğköfte adam

plastik ızgaraların arasından süzülüp salona giren ışık,
bir işyeri ciddiyetiyle
kimselere selam vermeden lamine masaların arasında ilerledi.

salonun az ötesinde karanlığın içinde kıpırdanan kollar ve parmaklar
enerjilerini emdiriyordu sağım makinalarına
makinalar derin bir gürültüyle çalışıyor,
çalışanların gözlerinden gençliklerini emiyordu

Şef, ışığın da onu görebileceği şekilde salonun ortasına doğru yürüdü,
antik çağ filozoflarını kıskandıran bir söylev çekmeye başladı;
-sizler hamalsınız,
iyi bir hamal taşımalıdır, sahibi olmadığı ve yarar duymadığı şeyleri.
-daha çok ve daha sık taşımalısınız
sizin için mutluluk başka nedir ki ?

metal, pürüzlü bir tepsinin içinde yoğruluyor düşüncelerim,
her yanım acı içinde
kıllı, kalın parmaklı bir el eziyor bedenimi
acıyla yoğruldukça tat kazandığım söyleniyor


yumak yumak ellerde köfte gibi bir kalıba dökülüyor acılı benliğim
sıralandığım tepsiden sizlere bakıyorum
yaşam güzel diyorum, dilim dolandığınca
en çok da marulla ve rakıyla
afiyet olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler